hulki aktunç ve didem madak’tan sonra… bana nilgün marmara’yı hatırlatan şair..
seyhan erözçelik hayata veda etti. keşke daha çok tanısaydım.. okusaydım..
-haydar ergülen’in nilgün marmara’nın doğum günü için yazdığı yazıda şöyle geçer şairler yazarlar.. isimler..
“İçine kanatlandığı günün ertesinde Nilgün’le Kağan’a gidecektim. Nilgün, Kağan diye yazıyor. Çok yalnızdım ve başka yalnızlar gibi, başka yalnızlarla birlikte sık sık Kızıltoprak’taki eve gidiyordum ben de. O yalnızların başında elbette Ece Ayhan gelir. Cemal Süreya gelir, birbirinden iki yalnız gelir. İlhan Berk, Tomris Uyar, Tevfik Akdağ’ı da görmüşümdür orada. Sonra Nilgün’ün arkadaşları gelir, öyleyse şimdi onlara ‘Nilgün yalnızları’ ya da ‘Nilgün’ün yalnız bıraktıkları’ demek gerekir: Gülseli İnal, Ahmet Soysal, Lale Müldür, Seyhan Erözçelik, Orhan Alkaya, Cezmi Ersöz, ben, bazen Akif Kurtuluş, Mustafa Irgat, Boğaziçi’nden Cemal. Şimdi edebiyat yapıp Boğaziçi Üniversitesi’nde Nilgün’ün oturduğu Umutsuzlar Merdiveninden mülhem Yalnızlar Merdivenine sıralanırdık demek mümkün, ama yeri değil, hem de öyle değil.”
‘Taflan’
Ahşap bir kutu.
Açtım.
Öylece duruyordun ve… bakıyordun bana.
Göğermiştin.
Göz mıknatısıydın.
Ne tuhaf, içimde inanılmaz
bir istek uyandırdın.
Nilgün, “Sakın ağzına sürme!” diye uyardığında,
ben çoktan dilimi değdirmiştim sana.
Acıydın.
Acı.
Şimdi yüreğimde bir taş.
( Nilgün: Nilgün Marmara)
(Geceyazısı, Ocak 2004)
Sonra koku ve ısrar gelir arkasından.
Kurtulamazsın, sıyrılamazsın..